22 Ocak 2011 Cumartesi

TURNAM SENİNLE

Bir rüzgâra kapıldım da dolandım durdum
Ankaranın İstanbulun dışında.
Mecnun gibi mi dersiniz, Kerem gibi mi
Bir telli, turnanın peşinde?

Anam turnam telin, teleğin olayım
Yollarda koma beni.
Derdinmişim gibi taşı, palazınmışım gibi
Anam turnam telin, teleğin olayım...

Bir çalı dibinde, bir dağ başında
Öğlen uykularına varayım.
Turnam benim, canım turnam, hanım turnam
Bilirsin ben garibim, fukarayım...

Eksilmesin üstümden gölgen, rüzgârın
O günler içim alav alav yanıyordu.
Biz Sakaltutandan inerken sabağnan
Kars yeni yeni uyanıyordu...

Neresi olursa olsun, eyvallah
Şu gözün alabildiğine bizim memleket, turnam
Yol var - Dağdevirene artık tesviyei türabiyede
İkibuçuk kağıda Pasinler, yallah..

Pasinlerde Ali Efendinin hanında
Bir uyku çektim doyasıya.
Hasırın üstünde, öyle rahat, kaygısız
Gölebertli Mustafanın yanında..

Otursam da sabahlara kadar ağlasam
Yollar geçiyor içimden yollar, uzak yakın
Ah, doyamadım daha, doyamadım doyamadım
Aman turnam, aman bu düş olmasın sakın..

Ben neye sevdalıyım böyle, bilmem
Binlerle yıldız kayıyor kanımda.
Şöyle dolaşmak, yıllarca, yüzyıllarca
Hür, yayan yıpıldak vatanımda..

Aman turnam telin teleğin olayım
Beni kaçır, beni götür bırakma.
Kars olsun, Sivas olsun, Edirne olsun
Gözüm yok hiçbir şeyin yeşilinde, ağında
Beni taşı, bitin olayım, kölen olayım
Bir arpa tanesi gibi kursağında...

21 Ocak 2011 Cuma

O KÖY YİNE KENDİ RÜYASINDADIR

Heybetli Arsiyan dağlarında bir gün
Atım yoruldu, ben yoruldum.
Şimşekli, fırtınalı bir ikindi
Çektim atın dizginlerini, yağmurlar içinde
Banarhev köyünde indim..

Muhtarın odasında bir ben, iki yabancı
Birbirimizi yıllardır tanırcasına
Kurunduk, çay içtik, muhabbet ettik
Kurtlar, kuşlar ve bulutlardan uzakta
İnsan olduğuma gizli gizli
Bir sevindim bir sevindim..

Kadın lâfı geçti mi söz arasında
Bir tuhaf oluyordum.
Karanlıklar içinden inanmazsınız
Uzak uzak sesler duyuyordum.
Girdim yatağa, çektim yorganı
Banarhev köyünde, muhtarın odasında
Düşlerimin ve insanların yanıbaşında
Sabahlara kadar uyudum..

Oranın sıcaklığı havasındadır.
Ben gidince bir şey değişmedi biliyorum.
Şad olsunlar hepsi suları alabalıkları ile.
.......
O köy yine kendi rüyasındadır.

19 Ocak 2011 Çarşamba

BAHAR BAŞLANGICINDA DÜŞÜNCELER

Şimdi Palandöken'de çoban Ahmet'in
Tabanlarının üç metre altında,
Sessiz bir bahar başlamaktadır.
Yol bulmuş da, kar suları toprağa
İnce bir sevda gibi işlemektedir.
Böcekler tohumlar kıvır kıvır
Akdeniz'de, meyve bahçelerinde
Çocuklar erikleri taşlamaktadır.

Benim de kötü geçmedi çocukluğum
Geçende oturdum da düşündüm.
Her gününde bir başka tad bulduğum,
İstanbul'un bir kenar mahallesinde,
Veya Eskişehir'de evimizdeyken.
Şöyle birkaç saat düşteydim sandım
Sanki rahat bir toprakmışım da, içime
Bir cemre düşmüş gibi ısındım.

Babam zabitti o zamanlar
Şakaklarına hafiften ak vurmuş.
Çok bahar görmüş alından, yeşilinden
İşkodra, Yemen, Kafkas, Selânik
İşte senelerce dolaşmış durmuş.
Dalar da eski günlere anlatırdı.
Bahar her yerde baharmış ama,
Anadolu'da başka türlü olurmuş.

Doğrudur babamın dedikleri bir bir
Geyve boğazına varırken sağda,
Heybetli kayalar, bulutlar arasında
Bir köy, gözünüze iliştirmiştir.
Gün ağartır, tren yavaşlar, pencerelerden
İnsan mis gibi bir ekmek kokusu alır.
Sanırım, bütün dünyada bahar,
Her yerden evvel bu köye gelir.

Sonra Erzurum'a kadar yol boyunca
Mahzun, sevdalı, sakin köylerim.
Kayaların üstünde, yol kenarında
Bazan elimi şakağıma koyunca;
Hepsi o Geyve'deki köy gibi olsa derim.
Sivas'tan, Erzurum'dan öte artık
Bir hain akşam başlar dağlarda
Acı acı yanmaya başlar gözlerim..

Babamın sözlerini hatırlarım
O güzel köyü Geyve boğazındaki
Gözlerime bir büyük yaprak açılır
Büyük günler düşünürüm, büyük ve güzel
Erkek, mağrur Anadolu silkinmiş..
Bir rüyadan uyanırım sessizce
Bilirim ki en güzel günlerinde mayısın
Kars'tan Ardahan'a salâvatla geçilir.

Şimdi İstanbul'un yazlıklarında
Sabahlıklı kızlar gül budarlar.
Geyve boğazındaki köy, babam
Bu bir uzun hikâyedir, anlatamam.
İçimde de bir tuhaf mevsim başlar
Dalarım uzun rüyasına tohumların
Bir kamış olur da büyürüm, kaygısız
Tuzgölünün batak sazlıklarında..

18 Ocak 2011 Salı

TÜRKİYEM

Seni boydan boya sevmişim,
Ta Kars'a kadar Edirne'den.
Toprağını, taşını, dağlarını
Fırsat buldukça övmüşüm.

Sen vatanımsın, ekmeğimsin
duyduğum, bildiğim zafersin yıllarca..
Zorguldak'ta 63 numara
Nazlı sahiller Akdeniz'de.
Sevdasın ciğerlerimde parça parça
Yarı kalmış dileğimsin...
Sen Koçhisar'da tuzum,
Sille'de kızım...
Çift kulaklı Sürmene bıçağı belimde.
Varmışım çiğ köfte yemeye Adana'ya
Dadaloğlu'ndan bir koçaklama dilimde:
-Şu yalan dünyaya geldim geleli..
Hey vatanım, bacım, sağdıcım, emmim
Senden bir yara her yerimde.
Desteye güreşmişim Kırkpınar'da.
Durmuş da yorgunluk çıkarmışım,
Bir akşam vakti
Dört bardak kırtlama çayla Erzurum'da..

Ardahan'a varmışım yollar uzamış
Bel vermiş, yol vermemiş dağlar.
-Yüce Tanrı dört yanını bezemiş,
Beni yakan bir Konyalı kızimiş..

Seni boydan boya sevmişim.
Ta Edirne'ye kadar Kars'tan.
Taşını, toprağını, yiğidini,
Fırsat buldukça övmüşüm...

17 Ocak 2011 Pazartesi

BİR ANADOLU VARDIR

Bir Narhanımcık vardır.
Cin dağlarının arkasında.
Bir çukur köyde.
Ya üç ya dört yaşındadır görseniz,
Süt sağar, yün eğirir ufak elleriyle.
Babasıyla diz dize oturur akşamları,
Ne lâflar söyler büyük insan gibi,
Hayret edersiniz..

Bir Gergisüban köyü vardır.
Cin dağlarının arkasında.
Bizim Narhanımcığın köyüdür.
Fena geçmez baharları kıtlık olmazsa.
Elma yetişir, kartopu yetişir topraklarında.
Gelgelelim yağmursuz yazlar gelince,
Bir dert herkesi dilsiz eder.
Narhanımcık ağlar.
Kış da kötü bastı mıydı üstüne,
Açlıktan sığırlar bile ölür gider...

Bir Mihrali marangoz vardır.
Babası Mihrali koymuş adını ne yapsın.
Narhanımcığın akrabasıdır..
Alinin, Memişin, Satılmışın akrabasıdır.
Terini çevre ile siler Mihrali
Potur giyer, çarık giyer
Bütün ömründe aşağı yukarı
Sacta pişmiş mayasız yufka ekmeği yer.
.......

Arpa yetişir, sel alır gider.
Bir yar sever, onu da el alır gider...

Bir Anadolu vardır.
Yazları, kışları, kıtlıklarıyla,
Aşılmaz duvarların arkasıdır.
Cin dağlarının arkasıdır.
Bir Anadolu vardır, Anadolu,
Bir lüks banyo sabununun markasıdır..

16 Ocak 2011 Pazar

ŞEHİTLER

Sen,
Adını bilmediğim bir köyde doğmuşsun..
Kucak kucağa büyümüşsün toprakla,
Yorulmuşsun, sevmişsin
Harman yapmışsın,
Çocuk yapmışsın,
-Topraktan korkum yok ki zaten-
Diyebilmişsin ölürken...

Sen,
Bir şehir çocuğuymuşsun,
Dev makinaların gıdası olmuş kanın.
Büyüyememişsin
Sevememişsin.
Son merdane hücumunda manganın,
Şehit olmuşsun...

Sen,
Ilık bir sahilde doğmuşsun.
Beyaz bir eviniz varmış,
Ananla, babanla yaşarmışsın,
Kanlı canlıymışsın.
Sedef yüklü,
Kadın yüklü gemiler varmış rüyalarında
Ölüm hiç aklına gelmemiş.
Fakat bir şafak vakti hastanede
Her şey birden bitivermiş.

Sen,
Bir orospu çocuğuymuşsun,
Belki hapishanede,
Belki kaldırımda doğmuşsun,
Ananla beraber kucaklarda sabahlamışsın.
O bile bilmezmiş kimden olmuşsun.
Lânetlenmiş, kovulmuşsun.
Vatan sevmeye değecek kadar güzeldir amma.
Yaşamak için fırsat vermemiş talihin sana...

Sen, sehir çocuğu,
Sen, orospu çocuğu, hepiniz,
Toprağın nemli bekâretindesiniz.
Kitaplarda, türkülerdesiniz.
Hatıralarınız ıssız kasabalarda kaybolmuş,
Kiminizin kızı hizmetçi,
Kiminizin karısı metres tutulmuş,
Dünya nimetlerinden kırıntılar dişlerinizde..

Bir tükenmez bolluk içindeyken dünya
Harp gelmiş çatmış kader bu ya
Levhalar asılmış,
Davullar vurulmuş
Sırtta çanta, elde tüfek düşmüşsünüz yola,
Önünüzde bir kahraman onbaşı,
Canlı bir çığ gibi koşmuş yorulmuş.
Yarı kalmış işlerin, sevdaların telâşı,
Kiminizin göğsünde bir mendil,
Kiminizin muska.

Kiminizin resim
Dudaklarınızda yarım yamalak bir isim.
Kimbilir hangi hain ovanın düzünde,
Bir saniyelik sevinç olmuşsunuz,
Düşman toplarının gözünde...
Damarlarınızda hazza benzer bir sızı
Ölüm çiçeklenmiş gövdenizde yer yer,
Kırmızı kırmızı...

Şimdi en sakin uykulardasınız,
Vatan selâmetle, hürriyetle dolmuş,
Bayramlar, eğlenceler, şenlikler,
Siz uyuyun siz uyuyun şehitler,
Yattığınız yer artık hakkınız olmuş....

15 Ocak 2011 Cumartesi

ÖLÜME DAİR KONUŞMALAR

5

İşte ben hep böyle garip mahzun,
Bir şey beklermişcesine yaşıyorum.
Bazan öyle günlerim oluyor ki, Elâgözlüm,
Ne oldu, nasıl bitti şaşıyorum..
Bazı bilmem, gün nasıl başladığında,
Kayıp kayıp gidiyor dünya bıkkın bakışlarımdan.
Yaşıyorum, yaşıyorum da bitmiyor,
Bir tutam sakız oluyor ağzımda zaman..

Yaşamak ne kadar çekilmez gelse de arasıra,
Bu görmek, bu sevmek, bu aziz sıcaklık tende.
Bu bir nimet, bu bir nimet, Elâgözlüm,
Bu yaşamak bir şiir, harikulâde.

Sen ki, saçından tırnağına kadar
Bir hürriyete bedelsin,
Bu ılık saçlar, bu gözler; fakat her şeyden önce
Yaşadığın için güzelsin..

İşte böyle yeşil bulutlar misali senelerce,
Oradan oraya elinde kaderin.
Kimbilir kaç kere üstünden geçtim,
Şarkılar söyledim karşısında
Bir gün bana mezar olacak yerin..

Gerçi şimdi çağımız değilse de Elâgözlüm,
Bu bir kötü tecelli ki, nasıl diyeyim.
Bir gün bir kara gölge görürsen gözlerimde
Akşamsa beni uyut..
.......
Bir nefis sabahsa eğer, ölümü
Ellerin ellerimde bekliyeyim...