5 Şubat 2011 Cumartesi

TURNAM, BİR DEVİR ÇALSAK FELEKTEN

Dilerim ki, Tanrıdan yurdumun
Cümle çiçekleri açsın, kırmızı, mavi.
Yeşermedik yer kalmasın,
Kuru ağaç kalmasın.
Cennet misali...

Turnam, ben fakir bir insanım
Hani, yurdu kahveler, hanlar olanlardan.
Sürülüp çıkarılmış gün boyunca
Alaca hatıralardan..

Bir şey değil benim unutulmuşluğum
Ben gün gördüm vaktile yeterince.
Tut ki Vanlıyım, yahut Muşluyum
Kaderimi vurmuş sırtıma, düşmüşüm yola
Tenha kasabalardan..

Tekmil memleketim avuçlarımda
İşta Madenli, işte Yolüstü, işte Söğütlükızık
Emrahın, Karacaoğlanın âşık gezdiği yerler
Yazık Turnam, körolayım yazık.

Bu memleket bir dilim ekmek, boylu boyunca
Yemekle doyulmaz.
Bu söğüt, Hörünün bilekleri.
Bunlar topuk sesleri Şahsenemin
Bu Köroğlununki işe, mavili kız
Bu memleket kavlı çakmak, sarma cigara
Bir rüzgâr, bir yaylâ gecesi, yıldız yıldız..

Yusufun Zülayhası vardı Turnam, bilirsin
Yanık Keremin Aslısı.
Benim de günlerimde, gecelerimde
Bekir Efendinin kızı.

İsterim eşle, dostla, yâranla,
Aydınlık günlerde, masallarla, yürekten.
Kerem Aslısile, Mahmut Elifile, zavallı
Ben ortanca kızıyle Bekir Efendi merhumun
Cümle âlem sevdiğiyle, kaygısız ve şen
Turnam, bir devir çalsak felekten...

2 Şubat 2011 Çarşamba

BİR SESSİZ GECEDEN TURNAM...

Bir gün bir uyanıvermişim ki Turnam uykudan
Demirkazık sol yanımda, Dübbü Ekber karşımda
Lâcivert denizlerin ötesinde tekmil yıldızlar.
Bir gün bir uyanıvermişim uykudan,
Geçmiş, gelecek cümle rüyalar içimde.

Selâm sana Turgut Uyar, selâm sana Demirkazık
Hep iyi niyetlerle daim olasınız dilerim.
Saçlarım bir kutuptan öbürüne dek uzamış
Hanya'dan, Konya'dan, dünyadan geçmiş
Kitap olmuş yazılmış, kervan olmuş düzülmüş
Başlamış zari zari yaş dökmeye ellerim...

Mestolmuşum hür dünyasında düşüncelerin.
-Hür dünyasında düşüncelerin-
Bir ses tutmuş maşrıkla mağrup arasını.
Horoz ötmüş, kavga gitmiş, buzlar çözülmüş
Yeni bir devir başlamış, bitkilerden, ölülerden
Bir kelimesiz diyarda kalıvermişim...

. . . . . . .

Sen olsan ne yapardın Turnam
Bir sandala atlamış denize açılmışsın
Yanında ne pusula, ne aş, ne azık
İşte karşında Dübbü Ekber, solunda Demirkazık
Salkımsaçak bulutlar, delibozuk dalgalar.
Bütün rahatlıkları sahilde bırakmışsın
Mor rüyalar asmalarda, pembeleri yatakta
Yola düşüp Huu demişsin, Huu işitmişsin
Arap boyu, çavdar boyu, minare boyu değil
Tut ki gecelerce mısralar boyu gitmişsin..

Bir tuzlu sahile "Ben Robenson'um" deyip
Kemali azametle kadem basmışsın.
Kumlarda ayağının çaylak çatlak izleri
Garip garip ses verirmiş attığın her adım,
Söyle Turnam, insan olsun, köpek, karınca olsun
Bir dost aramaz mısın?..

Yürümüşün akşam olmuş tâbü tüvan kalmamış
Boy vermeye başlamışlar yıldızlar kadir kadir.
Issız sessiz bir bozkır, manasız çimen çiçek
Düşün, şimdi yanında - konuşmasanız bile -
Düşük omuzları, adım sesleri, saçları ile bir insan
Ne denlû ısınırdı yüreciğin kimbilir?..

Okşamakk geçerdi içinden parmaklarını,
Nefes alışını dinlemek uzun uzun.
Sonra, meselâ: - Ahmet demek, Ne var, demesi. -
Bozkır karangu, yol uyanık, yıldızlar uzak
Ahmet demek, Mehmet demek, kardeşim canım demek
Bir muhabbet ki sıcaklığına benzer yazın
Ve cümle kanunlara kafa tutmak.

Bu böyle devam edip gitmelidir Turnam,
Bütün yaratılmışlara selâm salmalı, selâm almalı
İyi günlerden, kötü yıllardan, baharlardan
Gecelerin peşinde kaybolmuş diyarlardan..
Ah! Şimdi şu sessiz gecemde bana:
-Turgut, kalk gidelim.- diyen bir dost olmalı...