Savruktur ama gerçektir,
Parmak gibi bir dere üstünde üç değirmen
Seksen pare köye vakt için
Arpa öğütecektir...
Kantar Köprü'nün yanında,
Üç küçük değirmen.
Dağlar uludur, Tanrı uludur
Vakit yeşildir, sabaha karşı
Sırtlarında tatlı düşlere benzer yüklerle köylüler
Ya gelmiş, ya gelecektir...
Kantar Köprü'nün derdine,
Dağlar dayanmaz.
Dağlar dayanmaz, ben sana kurban
Asırlık yorgunluğunda iniler.
Ya kağnılarda sessiz hastalar, ağrılarla
Ya baharda uzak ellere gurbetçiler
Garip türkülerle geçecektir...
Kantar Köprü dedim de,
Ben yandım anam..
Değirmenci bir sabah kapısını, ben hayran
Sisler ardında pırıl pırıl gözüken
Bir aydınlığa açacaktır.
Kantar Köprü'nün ardında,
Sırt sırta dağlar..
Köyler darı taneleri gibi serpilmiş
Bir sıcak yaz günü, temmuz ayında
Bir izinli asker, şifalı arkından
Alabalıkların kaygan temasiyle tuzlanmış
Suyundan içip, terini silecektir.
Kantar Köprü anam aman
İyi günler de görecektir..
Bir kokudur duyduğum ölümsüz hem bereketli
Kantar Köprü'nün önünde;
Çağıltılar içinde büyük günlere
İstihareye yatmış çiçektir...